30 Ocak 2013 Çarşamba

İhmal mi etmişim ben bu blogu, kıyamam...

merhaba canlar,
kuklalarımı gördünüz mü?
yeni aşklarım bunlar...:)
öteki bloguma bakın lo :=)

19 Ocak 2013 Cumartesi

OOuuuw 7. izleyicim hoşgelmiş..

Toplamda 8 kişi olduk hadi hayırlısı, ben ayıptır söylemesi kendi kendimi de izledim, izleyici sayım çok görünsün diye:)))) Acaba birkaç fake hesap açıp kendimi mi izlesem? Ama gmail çok zalım, tilifon numarası falan istiyor.. Artık kendi kendimize meşur olmayı bekleyeceğiz sayın okuyucularım, canlarım.
Sizi seviyorum...
Bu arada hizmet raporumu vereyim, sabahtan beri 3 tepsi börek, 3 tepsi kurabiye, 1 yaşpasta, 1 kedidili pasta, 1 leğen sarmısaklı köfte yaptım, hepsi oğluşumun şerefine... Yarın 1 yaşında benim minik sıpam:=) büyyüp eşek olcak annesi gibi ,Allah izin verirse:)
Eşim çocuğa baktı ben yemekleri pişirdim sayın okuyucum, ama sabah güneş varsa da kepi kestirerekten 2 tur markete gittim geldim. Öğlen dolu yağdı, çatı aktı, üstünüze afiyet... Kocam sorumluluğunun bilincinde bir aile babası oloarak hemen yöneticiyi haberdar etti, 3 kişi gelip eve keşif yaptılar. Sonra oğluşuma bebiş odası almıştık o geldi, onu kurdular. Ben pandispanyalara gömülmüş ayağım sancıyorken, benim adam gelip gelip yatağı nere kursunlar, şu şurda iyi mi falan diye beynimi ütüledi.
Canımsın, gülümsün kaybol git, canım yanıyor, neticem çıktı, nere korsanız koyun dedim, üçüncü tekrarımda anladı ve bir daha gelip sormadı..
Her zamanki gibi saçımı boyama işini son saniyeye bıraktım, tırnaklarımın içleri 3 kilo patlıcan oymuşum gibi mosmor... Bu yorgunluğun üzerine bir de o renkler geçsin diye evi sildim mi...Resmen hamladım yani.
Peki ben neden gidip uyumuyorum?
Çünkü psikopat bir kişiliğe sahibim.
O hepsi...
Bugün çok zahmet ettim...Yarın pastamı böreğimi löpürdetirken 'ne zahmet ettin' diyene blogumun adresini vereceğim, okuyup görsünler ne zahmet etmişim...
Ne zahmeti canım, bunlar böyle heeep gökten zembille indi, o esnada da ben çekirdek çitleyip 'İşler Güçler' i izliyordum....

18 Ocak 2013 Cuma

Taklitçilere Savaş Açan Taklitçi...

Şimdi size birkaç fotoğraf yayınlayacağım.
Önce tasarımlara bir bakın, kim taklitçi kim değil bir görelim...

Soldaki meleğineli diye kendini tasarımcı, diğerlerini taklitçi olarak adleden zat-ı muhteremin ortaya koydukları... Sağdaki de giftsdefine markalı Amerika menşeili ETSY'de de tükkanı olan bir tasarımcının ürettikleri... Domuz birebir aynı, aslan birebir aynı... diğer fotoğraflarda da göreceksiniz birbiri ile aynı olan bir  sürü hayvan var...
Muhterem kendi sitesinde bütün çizimlerin ve tasarımların tamamen kendine ait olduğunu, kopyalanamayacağını beyan etmiş...


Denizkızı da deniz atı da birebir aynı...( denizatı yukarıda)
Daha birçok benzerlikler var meleğinelinin sitesini ve giftsdefine'ı incelerseniz eski kuş çizimleri vs. bir sürü şey var. Yani bu muhterem, kimini aynen alıp kimini azcık değiştirerek kullanıp benim tasarımlarım diye de sahiplenmiş.

Şimdi bir de şuna bakın...

Bunları birbirine benzetmemek için Çinli olmak lazım... Çünkü sadece Çinliler bu kadar ince görüp farklılıkları algılayabilirler...Sağdaki Emilie Friday isimli birinin... Google da aratırsanız daha birçok taarımını görürsünüz.

Üstteki Emilie bacının, alttaki bizim muhteremin...
Artık hala özgün tasarım olduğuna inanmak isteyen varsa bişey diyemeyeceğim...

Devam ediyorum:
Harfler bile çakma...
Yine aynı tasarım ama bu sefer aradaki kalite farkına işaret etmek istiyorum. Giftsdefine çok daha düzgün...

İki nikah şekeri... Üstteki muhteremin, alttaki giftsdefine...

Bannerlar...


Orjinali...




 Yine bir kuş:
Orjinali:

Şimdi sonuç bölümüne geçiyorum:
Ben muhteremin facebook sayfasını takip ederdim, daha ilk görüşümde bu tasarımların hepsi aynı kişiye ait olamaz demiştim. Çünkü çizgileri farklı...Her zaman gördüğümüz gibi çalıntıdır bunlar demiştim.. Sonra etsy de gezinirken Giftsdefine ve Emilie Friday in ikisini de gördüm ama gidip muhtereme sen bunları burdan bakıp yapmışsın demedim, bana ne neticede...SAnki bir tek muhterem mi bunu yapan, açın Emeksensin'i bunların benzeri birçok ürün görebilirsiniz. Onların içinden birkaç tanesi işi ilerletip çakmanın aynen çakmasını yapmış..Muhteremin tepkisi de bunlara... Yani neden aynısını yapıyorsunuz, bunları ilk ben gördüm, hepsi benim diyor...Haaa bir de Eminönü'nde bebek şekeri vs. satan bir mağazada Muhterem'in ürünlerinin aynısını yapıp satıyorlar... Kendisi avukat tutmuşken o dükkana da el atıversin. Tasarımlarını seri üretip satıyorlar.

Facebook sayfasında çakmalara o kadar çok saydırdı o kadar çok benim bunlar diye veryansın etti ki, ben de linkleri verdim sayfasında ve bunlar da sizin tasarımlarınızı çalmış, ne kadar da sizinkilere benziyor dedim.
Anında sildi ve beni engelledi, biri ki de mesajlaşmamız oldu, arkadaşımın doğumu için bir süs yapmıştım sanırım onu kastederek 'sen beni kıskanıyorsun, keçe ile uğraştığın için böyle söylüyorsun, ben kimin ürününün aynısını yapmışım! dedi... İşte linkler iveriyorum bunları yapıyorsun dedim, hiç dinlemedi. Ben seni neden kıskanayım sanki seninle aynı işi mi yapıyorum ki dedim. Ben elektronik mühendisiyim, boş zamanlarımda da çanta dikerim, keçeyle ilişkim de çantalarımın içine destek malzemesi olmasındandır, diye yanıtlamıştım ve eklemiştim: Eğer keçe ile uğraşmak istersem de uğraşırım demiştim... İşte uğraştım!

Oğlumun doğumgünü keçe süsleri.. Alelacele, iki arada bir derede yapıldı...İlk denemeler için gayet başarılı...
http://narsistanbul.blogspot.com/2013/01/dogumgunu-sekerleri.html
İki kere daha yapsam çok daha iyisini yaparım.
Başka süslerimiz de var ama sürprizi kaçmasın diye yayınlamıyorum şimdilik..Pazar günü bir geçsin, gösteririm.

Muhterem ile kişisel olarak hiçbir derdim yoktur, sana derim kızım sen anla gelinim kabilinden  anlattım. Allah kendisine bol kazançlar versin ama kendini tasarımcı zannetmesin.

Hadi bakalım kaynayın şimdi... Ben yemeğe gidiyorum. Burada da ilk defa ciddi bir yazı yazdım.
Şimdiye kadarkiler ve şimdiden sonrakiler kahir ekseriyette dalga geçmek maksatlı yazılar olacaktır:=)


Serra Yılmaz'ın Ateist Olması Hakkında..

Leyla ile Mecnun'u nbu haftaki bölümünde Serra Yılmaz'ın şiir okumasıyla ilgili ince diyemeyeceğim hatta bilakis kaskalın bir gönderme vardı...
İlgili videolar için Tık  ve Tık...

Sonrasında Serra Yılmaz hakkında yazılan birkaç yorum üzerine ŞU videoyu da izledim.

Bu tarz Serra Yılmaz videolarının altında kadının ateist olmasıyla ilgili kendisini aşağılayıcı bir sürü yorum gördüm. Şimdi bizim güzel dinimizde inanmayana özgürlük var, yani ben inanmıyorum diyen birine zorla inan diyemezsiniz ve hakaret de edemezsiniz. Ama söylediklerine cevap verebilirsiniz...

Örneğin 'Başörtülülerden korkuyorum öcü gibiler' diyor hazretleri...Olabilir, korku filmlerinden korkuyorum ben de, gerçek olmadıklarını bile bile... Hatta Serra Yılmaz'ın kendisinden de korkuyorum...
Baksanıza... Tövbeneuzübillah...Zaten sesi de kalın, olur da biyerde bana birşey derse içimden ılık bişeyler akar yani...

Bir de ben inanmıyorum, inanana da mani olmuyorum tadında açıklamaları da var, lutfetmişler, sağ olsunlar...
Özetle, o kadar da ciddiye alınması gereken biri değil. Oturup rahatça soluklanabilirsiniz.

17 Ocak 2013 Perşembe

Son İşyerimden Neden Ayrıldım?

Reytingi çok düşük ama sosyal medyanın desteğiyle ayakta kalan komedi dizisi gibiyim bugünlerde..
Bakmayın beni sadece 5 kişinin izlediğine... Ne anasının gözü okuyucu kitlem var benim. Hey yavrum hey!
Hepsi gözümün bebeğine bakıyorlar, yazsam da göndersem diye...
Valla  billa...
Link verince facebook yıkılıyor be.. Hatta ve hatta benle konuşmayan ama yazdıklarımı okuduğundan adım gibi emin olduklarım var, gonuşturtmayın beni:) Burda açıklarsam ağlayarak tuvalete kaçarlar, tuvalette trafik olsun istemediğimden susuyorum...

Bugün sizlere son işyeirmden neden ayrıldığımı yazacağım. Ama kimseye cevap hakkı doğmaması adına firma ismini ve şahıs isimlerini değiştiriyorum.

Zıbart Kıllı Teknolojiler A.Ş. firmasına yaklaşık 4 yıl önce 50-60 kişi arasından 'Hayatta hiç pişmanlığınız var mı?' mülakat sorusunun cevabına yalan söyleyerek sıyrılıp seçildim. (Mülakat soruları ve mülakatlarla ilgili ayrı bir post yazabilirim.Şimdi konuyu dağıtmak istemem. ) (Verdiğim cevap: Evet pişmanlığım var, keşke önceki firmamda o kadar çok çalışmasaydım, hakkımı vermediler olmuştuYani yalan söylememiş, içimden ne geldiyse onu söylemiştim, bunu samimi bulmuş olabilirler.)

Aynı mülakatta 'Neden ben?' sorusuna aldığım cevap sanırım hiçbirinizi şaşırtmaz:
Modaya aşırı uygun giyiniyorsunuz ve açıkçası bu firmada paçoz çalışan görmekten bıktık, yeminle pirestişli bir müşteri geldiğinde karşısında konuşacak eşek hırsızına benzemeyen bir çalışanımız yok dediler.

Neyse efenim Zıbart firmasında tam 3 yıl çalıştım fiiliyatta. Ama gel gör ki sigortamı eğsik yatırdıklarından 2 yıl 10 ay görünüyorum. Dakka bir gol bir derler ya işe başladığım ilk gün, Şehriban'ın gözlerini kısarak bana baktığını sezinledim. Keki yuttuk dedim, işin yoksa uğraş dur.

İlk 1 yıl için söyleyeyim Allah için iyi çalışıp işi öğrendim. Herkes bendne memnun...Şehriban hariç..O hala gözünü kısıp bakıyor kedi gibi. Sallamıyorum.Ne mattap olcam. Bana dokunmazsa isteidği kadar hissssssss hissssssss hisssssssssssss diyebilir.

Bir yılın sonunda Sayın İşveren Bey, bizim şu yol-yemek-sigorta konusunu bi tekrar gündeme getirsek dedim.
Elcevap: Vallaha Tarzmanya Hanım hiç iş alamadık ki, olsa tükkan sizin, ben de zaten sizin ağabeyinizim, inanaın içim kan neyin ağlıyor, size zam yapamamaktan kendimi yollara vurdum o ülke senin bu tatil benim gezip duruyorum dedi...Peki dedik madem Zıbart firması için biz de fedakarlık yapmalıyız, yapalım dedik. Kedi ç.kü kadar zamma razı olup iş almayı bekledik. (bizim iş dediğimiz şeydeki meblağlar millon dolar seviyesinde olabiliyor)

O işi ben firmadan ayrılana kadar alamadık sayın okuyucu.  İkinci senenin sonunda firmada çalışan ceberrutlar üstüme tünemeye başladı. Nasıl nefret ediyorlar benden anlatamam. Kapı çarpmalar, beni görünce dedikoduya ara vermeler falan. Yine sallamıyorum. Şehriban gözünü kısmış halde hala... Bir ara düşündüm acaba gözünü  şekli mi öyle, olabilri hani, ben mi yanlış anlıyorum dedim. Yok bana kısık sadece...
Ben ikinci senenin başında bana müsade, hem zam almıyorum, hem şehribanın gözü benim yüzümden kaz ayağı olacak ben gideyim dedim. Göndermediler...Benden aşırı memnunlarmış...Bu sefer kedi ç.kü kadar da zam yok...Neyse...

Üçüncü sene oldu...Şehribanın gözündeki kazayakları iyice belirginleşti, bununla birlikte  bölünerek çoğalmış gibi yanına kendinden büyük birin daha kattı. Ama onunla ilgili söylenebilecek bişey yok, ne akar ne kokar, ne akar, ne damlar...

Üçüncü senemde bombayı patlattım, oğluşum doğacaktı. Patronumuz Servet (para düşkünü anlamında) ilk duyduğunda Kemal Sunal'a yakalanıp '-Arkadaşlar lahmacun fırınında çalışacak...' diyen Şener Şen in yüz ifadesiyle 'Aaaa çoh sevindim' gibisinden bişey saçmaladı...

Aman ya ne uzun hikayem varmış, yaz yaz bitmedi...

Hamileliğimin 7. ayına kadar çalıştım. Ama zam almadıkça işleri sallamaya, sallamadıkça da işe 10'da gidip 6 olmadan çıkmalara başlamıştım. Bekliyorum biri bana gelip 'Neden 10'da geleyyon?' dese cevaplarım hazır... Ama hiçkimse sormadı. Neyse..

Bu arada bana bir kötü davranılıyor ki sormayın! Mobbingler mobbingler...Airwick'i kapatın rahatısz oluyorum dedim mesela, kapatmadılar. Mutfakta içilen sigaradumanı olduğu gibi masama geliyor dedim, dinlemediler. ALO bilmemkaçı arayıp şikayet edicem dedim, ondan biraz tırstılar ama yine vazgeçmediler.

Mobingin bir igitti biri geldi anlayacağınız sayın okuyucum. Bu arada Servet abinin kafasında dönen dilkileri sonradan anlayacaktım.

Doğum iznine gireceğim dönemde servet amcayla konuştuk. Bana dedi ki: Ayyy kıyamam sen çok hassas birisin, balık burcuydun sen değil mi?, ayy kıyamam sen burda çok yıpranıyon en iyisi i sen ayrıl... (Sonradan anladığıma göre Servet abimin niyeti beni işten ayırıp, evde çocuk bakarken de iş yaptırtacakmış bana. (freelance miş adı) Ben projelere teklif hazırlayacağım, maaş yok prim varmış. İş alırsak yüzde olarak ödeyecekmiş paramı... Kendisine bu yöntem çok mantıklı gelmiş... Sen ne düşünüyorsun dedi... Valla bana hiç mantıklı gelmedi sayın abim, son üç yılda hiç iş almadık, önümüzdeki üç yılda da alamazsak ben kaz gibi boş yere çalışmış olacağım... (İnsan biraz utanır ya şunu teklif ederken:=) O kadar mı düştünüz, evde çocıuğuna bakarken, ona harcayacağı vakitten çalarak iş yapacak birini para vermeden nasıl kullanırımın peşine düşmüş benim sayın abi.m... Olacakları ben adım gibi biliyorum, işin alınma ihtimali çok yüksekse kendileri hazırlarlar teklifi, ne kadar kağıt kürek işi varsa, kazanılması zor iş varsa bana hazırlattırırlar teklifi... Haa eskaza iş alırsak da yok parayı alamadık, yok kar marjımız çok düşüktü, la öldük bittik deyip gene ödemezler...Servet abi inşallah bu yazdıklarımı okursun da bana attığın palavraların hiçbirini yemediğimi anlarsın.

Neyse benim son sözüm 'ben işten ayırlmıyorum, şu anda siz beni işten çıkartıyorsunuz' oldu. Ayy ne demek hiç öyle bişey yok dedi Servet abim. Verin ülen tazminatlarımı dedim. Yok veremeyiz çok tutuyor, batarız dedi.. Batarsanız batın ülen dedim. Sana o parayı vereceğimize gel çalış, daha ucuza gelir, hem de belki o sürede kendiliğinden istifa edersin anlamına gelen bir mail attı servet abim. bende cevaben 'sen beni çalıştırtamazsın, sgk ya şikayet ederim dedim'... primlerimiz tam maaşımız üzerinden yatmıyordu.
Ödeyecekleri rekor ceza hakkında da bilgilendirince kendisini şak diye ödedi bütün alacaklarımı..

Hey gidi! Daha çooook ayrıntı var ama açmaya kalksam sabah olur.

Böyle vampirlerin yanında çalışmaktansa kendi işimi kurup batırmayı tercih ederim.
BEni dinlediğiniz için teşekükr ederim sayın okuyucu.
Hakkınızı yedirmeyin, hele patron illetine asla....

Şehrinbanın sağ gözü seyirmeye başlamış duyduğuma göre. Çıkmasa bari.



İş Bilmeyen Çavuşlar...

 Döner neticesini avuçlarmış...

 Bugün sizlere dolabında 755 parça kıyafet olup da işe yarar bir tek kombin ortaya koyamayan terbiyesizlerden bahsetmek istiyorum ki terbiyesiz lafı biraz ağır kaçtı, çünkü onlardan biri de benim. Gördüğünüz gibi her zaman başkalarına değil, yeri gelince kendi gediklerime de taş koyabilecek, kendi tekerime de çanak sokabilecek kadar da kendimle barışık bir insanım. Oysa diğer modaseverler öyle mi, gidip kötü bişey yazmasanız da orta kararda, nötr bir yorumu bile höfkeynen karşılıyorlar. Yayınlamıyorlar sayın okuyucu, ben yıllardır yorum yapıyorum bloglarda hiçbiri yayınlanmadı.Facebookta engelleyenlerin haddi hesabı yok. Ben yeterince bedel ödedim, o yüzden rahatça konuşuyorum siz de bunları bilin, ona göre değerlendirin. Takdir sizin ...

Alışveirş yapayı çok seviyorum, o kadar da çok para harcıyorum ki meblağları duysanız neticeniz tavana vurur. Ama nedense aldığım parçalar tek tek hepsi çok güzel ama benim üstüme binince ya ben o kıyafetin kadını değilmişim gibi, ne bileyim bir bana olmamış gibi, bir kezbanlık, bir adamsendecilik hissediyorum ki sormayın gitsin.

  Ne zaman aynaya baksam Hakan Akkaya'nın sesi beynimin içinde ekose yapıyor v hep diyor ki 'Seeean bu kıyaaaaağfetin kıdını değilsaaaan' ... Neden değilmişim? Sen sanki o kıyafetin adamı mısın? Bi kere puantiyeli gömleği kız başıma ben kendime yakıştıramıyorken sen erkekken nasıl giyiyorsun? Giydiğin pantolonlar arasına sçmışsın gibi durmuyor mu? Zorla ağzımı bozmak da hiç istemem sayın okuyucum...

 Şimdi kendime gelelim, insan hiç alışveriş yaparken aldığı kazakların mı renginin birbiriyle uyumlu olmasını ister, yoksa kazak-pantolon, tişört-etek vs. mi? İkisi aynı anda giyilemeyecek ne akdar kıyafetim varsa hpsinin renk uyumu süper... Tabi gidip gidip fiyatı düşenleri alırsan, sepetleri karıştırırsan, pazarda NNNAAALIRSAN 3 LİRA ZARADAN ZARADAN ZARADAN! diye bağıranların tezgahına dadanırsan böyle olur.

 Bir daha ZARADAN derlerse bakmayacağım o tezgaha!

 Başka ne diyecektim ben ya? Bir ara da son işyerimden neden ve nasıl ayrıldığımı anlatmak istiyorum... Unutursam hatırlatın sayın okuyucu...

 Bugün de gün akşam oldu yemek yok, gene makarnaya mı yoksa menemene mi talim yapacağız açıkçası merak içerisindeyim.


Ciğer Yalamış Gibi...

Bu sene ciğer yalamış gibi görüneceğimişiz...
Modanın gediklileri öyle salık vermişler, artık onlara nasıl malum oldu onu bilemiyorum.
Kıyafet ve aksesuarın geri planda kalacağı, kırmızı dudaklarla dikkat çekmemizin gerektiği bir yıl bizi bekliyor, Allah yardımcımız olsun. Ayrıca tırpan gibi kirpikler de sezonun olmazsa olmazlarındanmış.


Sanki kürdan gibi belimiz varmış gibi, sıkı kemerlerle bele yapılacak vurgudan, daha geçen sezon ayak parmaklarını göstermeyen topuklu ayakkabı giymenin kezbanlık göstergesi sayılmasını ne çabuk unutmuşuz da şimdi parmak göstermek demodelik olmuş, pesss... ben daha o parmak gösteren stilettomun 3 taksidini ödemedim, el insaf. zart zurt modayı değiştirmeyin ya!
Ayrıca ben bu bele nasıl vurgu yapayım, aynaya bakınca gerçeği görüyorum. Ayıptur söylemesi ben bu halde görüyorum da 1.55 boyunda 67 kiloluk çakma sarışın kezbanlar nasıl oluyor da kendilerini marlin mönröööö sanıyorlar?

Not: ben burda izleyicilerimin gözünün içine baharkana gelip yorum yapan ama beni izlemeyen aplama sitemler sitemler...
izlesene layn!

10 Ocak 2013 Perşembe

Yaşasın Artık Tek Başıma Değilim!!! :))

Sayın okurlarım,
Sayın ... 1, 2, 3...
Benim de bir izleyicim oldu artık deli değilim, beni okuyacak birine yazıyorum ehehhahaha:))
Oğlum yanımda EUUUAAAAA, İİİHHHHH, AUUKKASOOOORRR , HIRRRR falan diyor, dikkatımı dağıtıyor.
BEn bu durumda nasıl kafamı toplayıp da modaya yön verecek b ir yazı yazabilirim ki...
KAriyerimi bu oğlan bitirdi hep.
Öptüm sayın okuyucu.

7 Ocak 2013 Pazartesi

Dekorasyon Bilgisi Ediniyorum..

Salonum çiçekli böcekli... TV ünitesinin olduğu duvarı minik çiçekliduvar kağıdı istiyorum.
Perdeyi de çiçekli yapsam çok mu abarttırmış oluru?
Antreye bunun gibi bir duvar kağıdı ve dresuar düşünüyorum.


Yemek masasının arkasındaki duvarı böyle süslemek istiyorum ama bu kadar güzel tabakları nereden bulacağımdır?
Edit: Buldum buldum sayın okuyucu, beylikdüzü pazarına bir adam gelmiş, o kadar güzel tabaklar var ki tanesi 2 TL, ama birer tane hep, biraz da defolu... Olacak okadar al defosunu ojeyle boya, as duvara...

Farklı bir fikir olarak kasnak içinde kumaş ve işleme nasıl olur?
bunlar da pinterest ten bulduklarım:




Kızlar fikir verin..

5 Ocak 2013 Cumartesi

Yaka'nıza Yapışacaklar...

Evet iddia ediyorum, sizin için derlediğim yakaları gördüğünüzde bu yakaları kullanmak için kendinize koruma tutmanız gerekecek.
Yakanın tarihçesine bir göz atmak istersek, yaka'nın tarihçesi yazıp google'da arattırdığımızda en anlamlı çıkan ilk sonuç İsmail YK idi. İngilizce kaynaklarda arattığımızda gene ipe sapa gelir birçok kaynak çıkmasına rağmen itiraf edeyim sayın okuyucu canım hiçbirini okumak istemedi, en çok okuduğum yazıda 4. cümleyi geçemedim. Hem geçsem ne olacak, gelip okuyacak mısınız?
Ben sıra ile yakaları gireyim:
İlkten sizleri ürkütmemek adına sahip olması kolay, mütevazi bir yaka ile başlıyorum.
 http://www.lilibebek.com/2012/12/diy-yaka-kolyeler.html
linke tıklayarak bebe yaka kalıbı görebilirsiniz.
Kalıptan beyaz saten bir yaka dikip, Eminönünde torbası 25 TL olan boncuklardan alıp işleyebilirsiniz. Ya da daha kolayı var yarım boncuklar satılıyor, onları alıp yapıştırıcıyla yapıştırarak da aynı efekti verip, bu güzel yakaya sahip olabilirsiniz.
Aşağıdaki altın yakalar da çok şık.
Bir Cengiz Abazoğlu rahatlığıyla 'Bu yakalar, siziiiin hoş bir görüntüye kavuşmanıza neden olacak' diyebilrim....Evet bunu başarabilirim, her cümlede en az iki anlatım bozukluğu yaparak Abazoğlu'nun rekorunu parçalayabilirim...

Hele bir de böyle karşınızdakini süsecek gibi bakarsanız şıklığınızı tamamlamış olacaksınız..
Bu yakaları bir çift de adana burması ile tamamlarsanız şıklığınıza halel gelmemiş olur...
Romantik olmak isterseniz buyrun..İlk sıradaki benim favorim. Fırsat bulursam bundan yapmak isterim...

Bunu hiç beğenmedim ama ibret olsun diye koyuyorum...




Böyle ölü balık gibi bakınca güzel olunuyor sanırım...
 Modern iş kadını işte...
Şimdi şöyle ki bir de şu var: Eğer bir gün böbreğimi satmaya karar verirsem alırım bunu... Dolçe Kabbana'ymış...
Eminönünde var bu, 20 TL ye almayanı dövüyorlar...

Yaka'lanacaktık Kısmet Değilmiş....

İlk önce unutmadan bir konuda sitemimi belirteyim...
Bu güzelim siteyi neden kendimden başka kimse takip etmiyor?
Yazık günah bu kadar emek harcıyorum.
Aklımda ne de güzel fikirler ve konular var.
Mesela son dönemlerde yükselişe geçen 'yaka' konusu.
Yakaları çok severim, özellikle bebe yaka ve inci süslemeliyse..
Bugün bir AVM talan ettim, bir saat içerisinde 3 mağaza boğdum.
İlk olarak MANGO'ya girdim.
%70'e varan (dikkat varmayan ürünler çoğunlukta.. Genelde %50 indirim var, onda da zaten önceden %150 kalkık olduğu için %50 indirim benim için birşey ifade etmiyor efenim. Çünkü çokça pazar gezmişliğim olduğu uçun o malların o fiyatları etmediğini çok iyi biliyorum.)
Neyse fiyatlar konusunu geçelim. Kafamdaki hiçbişey mango'da yok. Ne bebe yaka işlemeli bluzlar, ne minik kürk esintili hırkalar ve yelekler...
Buna doğumdan sonra henüz veremediğim minik ayva göbüşüm de eklenince alabileceğim kıyafetler çok sınırlı kalıyor. Genelde çuval diye tabir ettiğimiz tunikler vs. var, onları da ben kendime yedirip alamıyorum.(Görenler diyecek ki 'bah bah hele göbeeeni saklamak için nasıl da üstüne çadır kurdurtmuş...biliyorum derler... Bana herşey yakışır'daki angutlardan tek farkımız düşüncelerimizi yüksek sesle söylemiyoruz, öyle değil mi...)
İlk mağaza itibariyle yerlere düşen moralimizi, fiyatları çok ucuzmuş gibi düşündüğüm LCW'de düzeltmeye çalıştık... Oğluş sıpasına bir eşofman altı, bir de süveter (hemen TDK'ya bakıyorum süeter mi süveter mi... Süvetermiş efendim, bunu da belleğimize kazıyalım ) aldım. Bir sıpa kişisine bir eşofman altı bukaa mı yakışır... Bana gene bişey yok...
Üçüncü mağazamız e-Bebek. Araba koltuğu arıyoruz... Modeli seçtik, RÖMER'in en bahalısı... Sözkonusu oğluş olunca, babasını zaptedemiyorum. Çarpışma testlerinde şampiyon marka buymuş, test sonuçlarını görünce cin çarpışmış gibi oldu adam... Anamız da bizi Römer'de büyüttüğünden ötürü, kararımızı bu Alaman markasından yana kullanacağız.
Vaktim olsaydı, bir de keyfim yerinde olsaydı birkaç kıyafetin fotoğrafını da çekip koyacaktım yorumlarımla birlikte ama çok yorgunum ve de hastayım. Sadece AT figürlü bir yüzüğü deneyip fotoğrafını çektim, o da henüz makinada...
Şimdi ben 'YAKA' konusunu işleyecektim ama yaza yaza yoruldum, bir başka posta erteleyelim, hem ben bu arada biraz daha araştırma yapayım.
Öpüyorum okuyucu!
Kendine çok dikkat ediyorsun, mali konuları da kafana takmıyosun, hayat kısa değmez.
Eşim içerden çağırıyor...Leyla ile Mecnun özel bölüm varmış.
Edit: Özel bölüm dediği de İsmail Abi'nin dedelerinin derlemeleriymiş. Yine de zevkle izledik, yine olsa yine izleriz. Bir gün kafamı toplayıp LEyla ile MEcnun'u neden çok seviyoruz? konulu bir post yazıp akabinde bir de panel vermek isterim.
Uçuyorum okuyucu...
SElametle...

3 Ocak 2013 Perşembe

Açık Ayakkabı ile Çorap Nasıl Giyilir?


*Çok bıçaksırtı bir konudur, kendinizden emin değilseniz asla denemeyin.
*Ayakkabıyı tek renk seçmişseniz, aynı renk çorap ya da daha açık tonlarda çorapla giyebilirsiniz. Ama çoraplarda yırtık, sökük olmasın, kezbanlığın alemi yok.
*Renkli ayakkabı- renkli çorap kombini yapacaksanız evde yapın, o şekilde dışarı çıkmayın.
*Mümkünse mahalle içinde giymeyin. Taksim' e gittiğinizde metro çıkışında giyin, dönüşte yine aynı yerde değiştirin.
Şöyle yaparsanız nispeten kabul edilebilir:
 Altını tekrar çiziyorum, kabul eidlebilirlik bölgesi Taksim, Nişantaşı ya da Güney Kore'de Gangnam bölgesidir.
 Bana sorarsanız uzun gonçlu çorapları terch edin, madem battı balık yan gidiyor en azından sistit neyin olmazsınız.

Şöyle yaparsanız gözüme görünmeyin:

Böyle mümkünse bakkala dahi gitmeyin, bakkalın da bir sabrı var.
Bakkal dedim de aklıma geldi...
ÇAY ERDAL BAKKALDA İÇİLİR.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Merhaba Tarz Canavarları!

Moda, Dekorasyon, Yemek... Bunların hepsi benden sorulur sayın okuyucu...
Stil danışmanı mı lazım, gel bana!
Dekorasyon bilgin sıfır mı, gel bana!
Yemek mi pişiremiyorsun, gel bana!
Acaba lanse ettiğim kadar mükemmel anne ve ev kadını değil miyim diye mi düşünüyorsun, gel bana!
Çünkü ben hepsiyim.
Herşeyi çok biliyorum.
Tasarımlarım hep çalınıyor o dereceyim.
Öpüyorum okuyucu.
Kendine iyi bak, tarzını bil...
Oh be rahatladım.